bu sabah çıktı almak için gittiğim "flying colours" isimli "copycenter"da; "-internet çıktısı alamıyouz hanımefendi..." diyen paki kişiye kaşgöz yapıp beni içeri alan babacan hindistanlı bey kendimi "necdet ozalit"teymiş gibi hissetmemi sağladı. aradan girerek hakkını yediğim ingilizlere karşı adeta bir ittifak oluşturduğumuzu farketmemle beraber burada da "avrupalı" olamayacağıma uyandım. bu çelişkiden kurtulmak için ağzımdan dökülen "aym raning leyt pliiz bi kuğik" cümlesine karşılık babacan beyden "şimdi böyle mi olduk?!" bakışını utanç içinde yedim. bu yaşananların anısına oradan satın aldığım yukarıdaki kaşe işte şimdi sizin gözlerinizin önünden film şeridi gibi geçiyor.
A Weekly Dose of Architecture Books is on Substack
2 months ago
2 comments:
bir anda mağlubiyet müzesine çevirmişim ortalığı
herşey çok anlamlı, bakışlar çok dikkatli.
Post a Comment